Bu çalışmanın amacı, ülkemizde son yıllarda hekimlerin sorumluluğuna ilişkin hukuk ve ceza davalarında büyük bir artış yaşandığı dikkate alınarak, hasta bilgilerinin gizliliğinin, yetkili makamlarca kişinin özel hayatına saygı gereği etkin bir biçimde sağlanması, bu bilgilerin yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin önüne geçilmesidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin özel yaşamın gizliliğini düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinden hareketle, bireyle ilgili verilerin toplanması ve bunların depolanmasının özel yaşamın koruma alanına müdahale oluşturduğu kabul edilse de Türk Hukukunda hasta ile hekim arasındaki ilişkinin niteliği konusunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Çalışmamızda, hekimin, hastanın bilgilerini saklama yükümlülüğü; tıbbi kayıtların tutulması zorunluluğu ilkesi ile bağlantısı yönünden, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü yönünden Hasta Hakları Yönetmeliği yönünden ve Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları yönünden incelenmiş olup, hasta ile hekim arasındaki ilişkinin hukuki niteliği konusunda yaşanan sorunlar ortaya konmuştur. Ayrıca, ülkemizde hazırlanan Malpraktis Kanun Tasarısı ile Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı irdelenmiş ve bu tasarının dayanağı niteliğindeki diğer ülkelerde uygulanan sözleşme ve kanunlarla karşılaştırılması yapılmış ve hasta bilgilerinin gizliliği prensibinin ihlalinin sonuçları öncelikle detaylı bir şekilde ceza hukuku ve yine özel hukuk yönünden araştırılmıştır. Sonuç olarak, tıp hukukuna yönelik birçok hüküm bulunmakla birlikte hasta haklarını düzenleyen temel, bütüncül bir yasanın bulunmaması sebebiyle, hasta hakları kapsamındaki birçok konu genel hükümlere göre değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, öncelikle tıp hukukunu bütünüyle kapsayan, uygulamadaki sorunları da gidermeye yönelik temel bir kanunun oluşturulması gerekmektedir.